İSLAMİ TAVSİYELER / Ercümend ÖZKAN

 

İSLAMİ TAVSİYELER

* Tevhid akidesini gereği gibi anlayınız ve ona toz kondurmayınız. Şirk veya küfür niteliği taşıyan şeylerden onu titizlikle koruyunuz. Bunun için Kur’an’dan başka bir şeyi ölçü almayınız. Zira Allah bu konuda kendisine ortak tanımaz. Nitekim Resulullah (s)’de bu konuda aynen böyle yapmış, akidesini yalnızca Kur’an’dan almıştı.

* Dürüst olunuz. Doğru sözlü ve doğru özlü bulununuz. İyi niyetle bile yalan söylemeyiniz. Yalan insanın kişiliğini mahveder ve kendine güvenini yitirmesine sebep olur. Kendine güvenmeyenin de başkalarına güven vermesi mümkün değildir.

* Tevhid akidesi amel bakımı ile gelişir ve meyveler verebilir. Bu sebeple mutlaka namazlarınızı kılınız. Günde beş vakit namazın vazgeçilmez şekilde farzlarını mutlaka edâ ediniz.

* Ramazan orucunu tutunuz. Geçiminizin üstünde bir paraya malik iseniz zekâtınızı veriniz. Yine mâlî ve sıhhî imkân bulduğunuz ilk mevsimde haccediniz.

* İslâm üzerinde konuşmalarınızın vakti geceleri saat 23.00’ü geçmesin. Ancak çok çok gerekli ise bu sınırı aşın. Ama unutmayın ki Allah geceleri istirahat, gündüzleri de çalışma için yarattığını belirtmektedir. Bu sebeple geceleri istirahat ediniz ki sabaha dinç ve zinde olarak kalkabilesiniz. Gece uykusunun eksikliği zaman içinde insanı yıpratır, düzenli bir hayat kurmasını engeller. Sabah namazını geçirmenin hiçbir meşru mazereti olamaz. Geceleri vaktinde yatın ki sabah namazına kalkabilesiniz. Geceleri geç yatıp, sabah namazına kalkmamanın sıkıntısını yaşamayınız. Bundan önemle kaçınınız.

* Öncelikle Kur’an olmak üzere size kalıcı şeyler verebilecek nitelikte kitaplar okuyunuz. Basını imkanlarınız ölçüsünde takip ediniz. TV’de ve radyoda haberleri yerli-yabancı kaynaklardan olduğuna bakmadan takip ediniz. Zira Müslüman cihanşümul bir dünya görüşü taşıyan insan demektir. Bu sebeple de cihanda olup bitenlere kayıtsız kalamaz.

* Memleket idaresi ile ilgileniniz. Neyin ne olduğuna, nasıl yürütüldüğüne dikkatle bakınız, anlamaya çalışınız. Uygulanan politikaları dikkatle takip edip anlayınız. İsabet veya isabetsizliklerini gözlemleyiniz. Aynı konularda bir Müslüman olarak düşünce ve tavırların neler olabileceğini düşününüz. Aranızda konuşunuz, tartışınız. Ama yeteri kadar yapınız bunu. Böylece devlet yönetiminin ne demek olduğuyla ilgili fikriniz bulunsun ve gelişsin. Ki devlete talip olanlar olarak kendinizi hazırlamış olasınız.

* her biriniz özellikle bugün en az birer yeteneğinizi geliştiriniz. Hatta gücü yetenler birden fazla yeteneklerini geliştirsinler. Çevresinde olup bitenlerden, eşyanın tabiatından haberdar olsunlar ve boş kovanlar gibi olmasınlar. İleride bize (İslam’a) hepimiz yeteneklerimizle, geliştirdiğimiz özelliklerimizle lâzım olacağız. Ümmetin umurunu (halkın işlerini) yürütmeyi ve yönetmeyi üstleneceğiz. Buna kendinizi hazırlayın, yumurta kapıya gelince geç olur, unutmayın.

* İnsanlarla gerek yüz yüze gerek telefonla sıcak bir tavır ve yumuşak bir sesle konuşunuz. Net, az ve anlaşılır şekilde konuşunuz. Bunun için kafanızdakileri gözden geçiriniz.

* Muhatabınızı dikkatle dinleyiniz. Ne demek istediğini yanlış da olsa anlayınız. Sonra söylemek istediklerinizi yine net olarak söyleyiniz. Bunu yapabilmek için de benimsediğinizi söylediğiniz şeyi iyi bilmeniz gerektiğini unutmayınız. Yalnızca iyi ve doğru olarak bildiklerinizi söyleyiniz. Bilmediğinizi söylemek de sizin için bir zaaf değil meziyettir, unutmayınız. Ancak bilmediklerinizi en kısa zamanda doğrularıyla öğrenip, uygulayınız ve söyleyeceklerinize ilâve ediniz.

* Unutmayınız ki “Her bilenden fazla bilen” bulunmaktadır. Bilmediklerinizi öğrenmek için araştırınız. Başkalarına sorunuz. Değişik görüşler arasından muhakeme yaparak en doğrusuna sahip olmaya çalışınız. Bunun yolu Meşverettir ki Türkçede buna biz danışma diyoruz. İnsanlara danışınız ki başka bilenlerinde neler bildiklerini öğrenebilesiniz. Aklınıza başka akıllıların da akıl ürünlerini katınız ve akıllarınızı zenginleştiriniz. Ancak Müslüman da olsa hiç kimsenin sözlerini mutlak doğrular olarak kabul etmeyip ancak Kur’an’la karşılaştırarak doğruluklarından emin olduktan sonra bunları kabulleniniz. Unutmayınız ki bir konuda doğruyu söyleyen bir başka konuda yanılabilir siz de yanılmayınız. Hiç hata yapmayan yalnızca Allah’tır.

* Yanlışlardan müstağni olan yalnızca Allah’tır. Yanlış yapmaktan korkmayınız. Geçmişte yaptığınız yanlışları büyüterek yeni yanlışlara düşmeyiniz. Bunun yerine doğruya ulaştığınız için şükrediniz. Sapabilir korkusuyla aklınızı durdurmayınız ve geçmişteki yanlışların özgüveninizi yok etmesine imkân bırakmayınız.

* Doğruları yalnız ben biliyorum ve benim bildiklerim mutlak doğrulardır demenin yalnızca Allah’a mahsus olduğunu hiç aklınızdan çıkarmayınız. Ama Allah’ın birliği ve doğruları, yılmaz bir azimle öğrenmekten ve hayatınıza geçirmekten geri durmayınız. İnsanların kimliklerine değil söylediklerinin ne olduğuna bakınız. İşittiğiniz kim olursa olsun söylenen doğruları alınız. Önemli olan budur ve size lazım olan öncelikle doğrulardır, bunları söyleyenler değil. Doğruları hemen kayıp eşyanız gibi sahipleniniz. Yitiğinize sahiplenebilmenin yolu ise yitiğinizi (bilmediğiniz doğruları) gereğince tanımaktır. Tanımıyorsanız yitiğinize sahip çıkmanız mümkün olmaz.

* Bütün bunları yaparken yalnızca Allah için yapınız. Zira Allah için yapılan şeyler ecir getiricidir, unutmayınız.

* İnsanların çekiştirmesinden korkmayınız. Korkulmaya Allah daha layıktır. Bu sebeple fıtrî olan korkunuzu Allah’tan korkarak karşılayınız. Göreceksiniz ne polisten ne çevrenizden ne de kamuoyundan korkmanıza gerek kalmayacaktır. Zira korkuların en gereklisi ve insana haysiyet kazandıranı Allah korkusu (Takva)dır. Sair korkular ise insan kişiliğini küçültücüdür. Küçültücü değil yüceltici korkudan korkunuz. Hem doyum sağlayacaksınız hem de kimliğiniz gelişip oluşacaktır.

* İnsanlarla ilişkilerinizde karşınızdakini sayınız ki onların da sizi saymasına yol açasınız. İnsanları insan yerine koyunuz ki Allah yarattığı her insanı insan olarak yaratmıştır ve insan saymıştır. Sizler de Müslümanlar olarak Allah’ın insan saydıklarına insan değeri veriniz. Bu onlardaki yanlışlara değer vermek demek değildir. Yanlışlarını söylemeniz onları insan saymamak demek değildir unutmayınız. Küçük olun, büyük olun yalnızca doğrulara sahip çıkmaya bakın.

* Terbiyeli olunuz. Oturmanızdan konuşmanıza kadar her hususta İslam’ın terbiye ettiği biri olduğunuz görülüp, anlaşılsın. Bu İslam açısından hayatî bir ihtiyaçtır. Terbiyeli olmak, miskin olmak, kim ne derse kabul etmek ve baş üstü etmek demek değildir. Sakin sakin konuşmak ve bildiğiniz doğrudan muhatabınıza nazik ve kendine güvenen bir tavırla söylemeniz terbiyesizlik değil İslam terbiyesinin gereğidir.

* İslam’ı bildiğiniz ve yaşamınıza geçirdiğiniz oranda İslâm hakkında konuşunuz. Bu halinizle ancak güzel örnek olabilirsiniz. Sınırlarınızı biliniz. Sizden daha önde bulunanların önüne haksız olarak geçmeye çalışmayınız ve işi erbabına havale etmeyi meziyet biliniz. Size sorulan herhangi bir konuda eğer tatmin edici bir cevap veremeyecekseniz, ‘bu konuyu filana sorsanız daha isabetli cevap alabilirsiniz’ diyebilmeniz sizi küçültmez, büyültür, unutmayınız. Sizin için de daha hayırlı olur.

* Genç yaşta bulunmanız, önemli meselelerle ilgilenmenize engel değildir. Ne var ki gençliğin en büyük mahzuru heyecanlılıktır. Heyecanınıza kapılmayınız, kendinizi yeniniz, ağır olunuz, düşününüz ve öyle konuşunuz. ‘Bilmiyorum’ demenin de bir ilim olduğunu hatırınızdan çıkarmayınız. Bütün hareketlerinizin bir düşünme temeli olsun.

* Hemen konferans vermeye, panellerde fikir açıklamaya ve özellikle de dergi çıkarmaya kalkışmayınız. Kabınızı doldurunuz önce. Öğrendiklerinizi çoğaltınız. Sağlamasını yapınız. Günün biri gelecek size de iş düşecektir. Zira sizlerden öncekiler dünyaya kazık çakmayacak bir gün göçüp gideceklerdir. İşte bunların yollarını daha da güçlü olarak siz yürüyeceksiniz. Sabırlı olunuz. Daha doğru dürüst okumayı öğrenmeden yazmaya kalkmayınız. Yazsanız bile sakın yayınlamayınız. Bu, sizler için gelişmenizi önleyen bir felaket olmaktadır. Yazılarınızı bastırmanız ve yayınlamanız halinde yazdıklarınızdaki yanlışlarınıza sonraları kendinizi bağlı hissedecek, onları savunma gereği duyacaksınız. Kendinizi yenileme ve düzeltme yolunda bir engelle daha karşılaşmış olacaksınız. Hele bir iki kişinin övgüsünü almışsanız felâket doruğa çıkmakta ve büsbütün 9’a çıkmışın, 8’e indirilemez hâlini yaşıyorsunuz. Buna fırsat vermeyiniz. Yazınız ama elinizde tutup en az altı ay sonra yazdığınızı okuyunuz. Bu süreyi değerlendirirseniz fikirlerinizin ne kadar değiştiğini, seviyenizin ne kadar yükseldiğini görecek, eski yazılarınız için ‘iyi ki yayınlatmamışım’ diyeceksiniz. Dergi çıkarmayı bir heves olarak almayınız. Bir birikiminiz varsa bunun yayınlanması için dergiyi bir vasıta olarak görünüz. Bir dergiyi sonuna kadar götürecek düzeyde değilseniz yazdığınız yazıları fikirlerinize en yakın gördüğünüz bir dergiye gönderiniz o yayınlasın. Birkaç sayı dergi çıkarıp sonra kapatmak zorunda kalmanın kendiniz için ümit kırıcı sonuçları olacağı gibi derginizden haberi olanlar için de ümitsizlik kaynağı olacağını unutmayınız. Böylesi kötü sonuçlu işlere girişmeyiniz.

* Dergi çıkarmak tabiidir ki kimsenin tekelinde değildir. Ama unutmayınız ki bir dergi, bir düşünce bütününü yayma vasıtasıdır. Sizde bütün henüz oluşmamışsa veya oluşsa bile sizin yaptığınızı veya yapmak istediğinizi yapanlar var ise ürünlerinizi, onlarınkine katınız ki aynı ses daha güçlü çıksın ve süreklilik kazanabilsin. Yüzlerce dergiyi okuyacak kadar ne kimsenin vakti olur ne de parası. Yüzlerce derginin varlığı yüzlerce fikrin, görüşün varlığı demek de değildir. Müştereklerinizi paranteze almayı unutmayınız. Kısa, özlü ve sürekli olan mesajlar muhataplarına ulaşırlar. Unutmayınız, küçük küçük çayların denize ulaşma şansları yoktur. Birleşip ırmak olmak gerektiğini söylemeye gerek var mıdır amaç denize ulaşmak ise?

* Sakın burnunuz yukarıda olmasın. Çabuk kırılır ve ayrıca burnunuzun ucunu bile göremezsiniz. Kibir ile vakarı birbirinden ayırt etmekte güçlük çekmeyiniz. Aradaki çok önemli farkı fark ediniz. Müslümana yaraşan vakarlı (onurlu) olmaktır, kibirli olmak değil. Benlik davası gütmeyiniz. (İslam olana sahip çıkmaktır önemli olan, İslâmî olanı söyleyen ikinci plandadır, unutmayınız). Kendinizi bu açıdan çok gözden geçiriniz. Söylenenlere Allah için kulak veriniz. Her söyleyen çekemediğinden söylüyor sanmayınız. Bunu unutmayınız.

* Okulunuzu, fakültenizi bitiriniz. Bir meslek, bir iş öğreniniz. Okul bitirmek amaç değilse de gerekli bir araçtır. Ve ileride istediğimiz devletin de iş bilenlere ihtiyacı olacağını düşünerek bunu yapınız. Size ihtiyaç duyulacağını hiç unutmayınız. Zira hep birlikte kucaklayarak bu toplumu bir yerlere götüreceğiz. Herkesin payı bulunacaktır bunu unutmayınız.

* Bir iş sahibi olunuz. Çalışınız ve kimseye el açmayınız. Veren el’in, alan el’den üstün bulunduğunu hiç unutmayınız. Kendini geçindirmeyenin başkasını geçindirmesi, kendi yakasını bir arada tutamayanın bir toplumun yakasını bir araya getirmeye istekli olması garipsenir, güven telkin etmez ve böylelerine iktidarı teslim etmeyi düşünmezler. Her işiniz düzgün ve yerli yerinde olmalıdır, dikkat ediniz.

* Ev-bark olmayı ihmal etmeyiniz. Bekâr kalmayı ve bekâr yaşamayı düşünmeyiniz. Zira Peygamberimiz de davamızın önderi olduğu halde evlenmiş, çoluk-çocuk sahibi olmuştur. Bekârlık, peygamberin sünneti değildir.

* Bir evi olmayan, bir evi geçindiremeyen bir evin işlerini yürütemeyenin bir milletin işlerini çekip çevirmesi beklenemez. Kimse güvenmez böylelerine ve işlerini teslim etmez. Her halinizle güvenilir olmaya bakınız.

* Kız-erkek bütün gençlerimize anne-babalarının sözlerini, tevhide aykırı olmadıkça dinlemelerini, uymalarını öncelikle tavsiye ederiz. Anne-babayı razı etmenin Allah’ı da razı eden işlerin başlarında geldiğini hiç unutmayınız. Evin temizliğinden, yemeğin pişirilmesine, çamaşırın yıkanmasından dikiş işlerine kadar bütün işlerinde annesine ve babasına yardımcı olan bütün kız-erkek Müslümanların Allah’ı da razı edeceklerine kesinlikle inanıyoruz. Büyüklerinize karşı saygınızı koruyunuz ve geliştiriniz. Bunlar İslâm ile terbiye olanların hususiyetlerinin başında gelir.

* İslam’ın korumayı fark kıldığı değerleri korumaya çalışınız. İnsanların mallarını-canlarını, ırzlarını dinlerini korumak amacına yönelik kaide ve kanunlara uyma Tâğut’a uymak demek değildir. Örneğin araba sürüyorsanız trafik kaidelerine uymanız sevaptır, günah değil. Uymamanız sizlere sevap değil, günah getirir. Zira sonuçta Allah’ın kullarına zarar vermek suçunu işlemiş olursunuz ki bu da günahtır. Bilesiniz.. Anne-babanızın deneyimlerinden yararlanınız.

*Kimsenin canında, malında, ırzında gözünüz olmasın. Zira can, mal ve ırz korunmuştur. Bunları en iyi koruyan da İslam’dır ve elbette Müslümanlardır. Bu can devletin canı olmuş, milletin canı olmuş fark etmez, korunmalıdır. Bu mal da hakeza devletin olmuş, milletin olmuş yine fark etmez esas itibariyle sizler bunlara riayet etmekle öncelikle kendi İslâmî kişiliğinizi korumuş olacaksınız. Şayet şimdi bu can, bu mal falanın diye el uzatmaya kalkarsanız -ki Peygamberimiz Mekke’de kimsenin malına da canına da el uzatmamıştır. Alışırsınız ve yarın kendi düzenimiz geldiğinde de alışkanlığınızdan vazgeçemez ve İslâm devlet ve milletinin malını ve canını koruyamaz olur bilakis tecavüzkârlardan olursunuz. Ayrıca şimdi veya İslâm düzeni varken de olsa Müslüman kul hakkına tecavüzden sakınmak durumundadır, mecburdur buna. Müslüman kimse kim olursa olsun herkesin canı, malı, ırzı açısından kendini ondan emin (güvenilir) hissettiği kimsedir, unutmayınız. Peygamberimizin de ana sıfatı budur. Ona bu sıfatı tartışılmaz biçimde Kur’an’ı ahlâk edinmesi kazandırmıştır. Sizler de Kur’an ile ahlaklanınız ki Ona benzeyebilesiniz.

* Kadın-erkek ilişkilerinde İslam’ın sizleri uzak tutmak istediği türden ilişkilerden uzak durunuz. Peygamberin hayatında hiç yapmadığı Mut’a nikâhı gibi, insanları ve toplumu ifsat edici ve kadını ve erkeğiyle toplumu aşağılara çeken nikâhı yapmayınız. Allah’tan korkunuz. Ona buna değil peygambere benzemeye çalışınız. Peygamberin getirmediği fakat geldiğinde hazır bulduğu halde hiç yapmadığı türden bir nikâhı (Mut’a) yapmayınız.. Nefsinize hoş gelse de Allah’tan korkunuz, kadın ve erkeğin haysiyetine aykırı olan bu işten uzak durunuz. Bu tür nikâhı şayet nefsiniz için uygun görecek olursanız aynı anda sizin kızınızın ve bacınızın birisi tarafından bir haftalığına karı olarak (geçici nikâhla-Mut’a) nikâhlanma talebine nasıl davranır ve ne düşünürsünüz, nefsinize sorunuz. Peygamberimiz demiyor mu ki yapmayı düşündüğünüz işi şuranıza (kalbini göstererek) sorunuz, orası razı oluyorsa yapınız, razı olmuyorsa yapmayınız diye.. Evet, açıklıkla söylüyorum, gerek gördüğüm için söylüyorum. Kalbinize sorunuz kızınızın bir haftalığına birinin karısı olmasının ne demek olabileceğini ve yapabilirseniz bundan sonra yapınız, olmaz mı? Allah, aklı düşünsünler için vermiştir insanlara, hevâlarına uymaktan geri dursunlar onları diye. Nefislerin hoşuna gidenler Allah’ın hoşuna gitmiyor, halâ düşünmeyecek misiniz?

* Doğruyu almak isteyene, meyil gösterene tebliğ etmeye çalışmak, kendini insanların bekçisi ya da vekili gibi görmekten sakınmanızı dilerim.

* Güzel ahlâkla ilgili bütün hususlara örneğin yaşlılara yumuşak ve sevecen davranmak, kimsesizleri, yetim ve öksüzleri koruyup kollamak, fakir, miskin ve zavallılara acımak ve onları rızıklandırmak, evleri, yurt ve yuvaları ellerinden alınanlara arka çıkmak, yedirip-içirmek, çıplakları giydirmek için kampanyalar açmak, açılan kampanyalara katılmak ve desteklemek, ferden ferdâ yetim ve yaşlıları bulundukları yerde ziyaret etmek, hatırlarını almak, mümkün olduğunca hediyeler götürmek ve İslâm kalkışlı nice güzel tavır varsa onların cümlesini şahsında taşımaya çalışmanızı öneririm. Allah için, Allah’ın kullarına yakınlık gösteriniz. Ki kendisini bilmeyen hatta reddedenlere bile Allah rızık vermekte ve yaşatmaktadır onları, dikkat ediniz.

* Namazı anlayarak, hissederek ve dosdoğru kılmaya gayret ediniz. Ayetleri eğip bükmemek, gerektiği gibi anlamaya ve siyakınca amel etmeye çalışmalısınız. Bir konuda bir ayetle ahkâm kesmeye kalkmayınız. Zira aynı konuda başka ayetleri de göz önünde bulundurmazsanız kaybedenlerden olursunuz.

* Doğruları kalabalıkların bulunduğu yerlerde değil, Kur’an’da arayınız. Kalabalıklar Müslüman da olsa yanılırlar. Çoğunluk veya kitleler tarafından yüceltilen ve giderek kutsallık izafe edilen insanlara itibar etmeyiniz. Allah ile aranıza aracı koymayınız, ruhban sınıfına itibar etmeyiniz, Allah’tan başka veliler edinmeyiniz ki imanınızın sıhhati sürekli olabilsin.

* Kendinizi kontrol ediniz. Demokratik, laik ve her tür sol pisliklerden kendinizi temizleyiniz ve temiz tutunuz. Allah, önce akidesi temiz (kirlenmemiş) olanları sevmektedir. Orta yolda yürüyünüz. İfrat ve tefritten sakınınız. Elbette ki daha geniş olarak söylemek istediklerimizi Kur’an’da bulacaksınız. Ne olur Kur’an’ı defaatle okuyunuz ve hayatınıza geçiriniz. Bugün ve her zaman İslam’ın en büyük ihtiyaç duyduğu şey güzel örneklerdir. Her biriniz birer güzel örnek olmaya bakınız. Ölüm sizi bu yolda iken bulsun.

Ercüment ÖZKAN

Kaynak: İKTİBAS

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir